22 Ağustos 2010

ağla-ma(k)

Kendime sakladığım düşüncelerden kurtulmak istiyorum! Bir keresinde, hiç kimseye anlatmadığım bir çocukluk travmamı, o zaman bana en çok değer veren ama daha sonra beni çok yaralayan bir dostuma anlatmıştım. Anlatırken de hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Tanıdığım bir insana 'gerçek ben'den bahsettiğim ilk ve son zamandı. Anlattıktan sonra, her ne zaman aklıma gelse köpekler gibi ağladığım o olayın beni bir daha hiç acıtmadığını fark ettim. Yine de kimseye bahsedemedim bir daha.

Ben en büyük sırlarımı hiç tanımadığım insanlara anlatırım çünkü.

Anlatmak isterdim; yolda gördüğüm önlüklü çocuklar ağlama nedenim iken, niçin babamın bacağı kopacak hale geldiğinde "bırakın ölsün" dediğimi. 14 yaşıma kadar niçin bütün erkeklerden nefret ettiğimi..

Hep ağlamanın güçsüzlük olduğuna inandım ve bu yüzden kendime o kadar çok sır sakladım ki.. Beni ağlarken hayal edemeyen insanlarla dolu hayatım. Bir kere bile üzgün görmeyen insanlarla.

Bu öyle bir his ki, aynı şarkıyı dinlerken, aynı şeyleri hissetmeyi istemek gibi.

...
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.

sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?

19 Ağustos 2010

paylaşmak ya da paylaşmamak, işte bütün mesele bu!

Eğer bu cümleyi okuyorsan; alttaki cümle geçerli olmamakla beraber, ismi geçen şahıs sen değilsindir.

Blog sayfam var ama sadece ben ve Çiğdem okuyabiliyoruz. Korkaklık mı, bencillik mi?

5 Ağustos 2010

iç çöküş


Bilmediğim yer, bilmediğim zaman, bilmediğim insanlar.. Öğrenmeye başlayınca hiç bitmeyecekmiş gibi. Sonu olmayan şeylerden korktuğum gibi korktum bundan da.

Nereye gidersem gideyim yanımda gelecek olan, ne kadar değiştirmeye çalışırsam çalışaym bir taraflardan hep aynı kalacak kimliğim.. Esnek olduğunu sandığım birçok sınırım aslında ne kadar katıymış. Ben kendimi nasıl da kandırıyormuşum. Doğup büyüdüğüm ülke nasıl da şekillendirmiş beni, ben farkında olmadan.

Oradaki insanlara o kadar imreniyorum ki.. Bu haksızlık.

Geri dönmek zorunda olduğum bir yer olmasaydı keşke. Fiilen zorunlu olduğum hiçkimse, hiçbir şey olmasaydı. Yaşadığım hayat benim olsaydı..

"Bizden" olmayan birinin elini tutmanın bu kadar heyecan vereceğini düşünmezdim. Yoksa herhangi birinin elini tutmaya mı ihtiyacım vardı?

Evrenin dramatik tüm şeylerini görmek, dinlemek, hissetmek istiyorum. Şu an derdimi kendi dilim dahil hiçbir dilde anlatamam, anlayamazlar. Kafamı kalbime dayayıp uyumak istiyorum.

Dokunmak isteyip dokunamadığım her şeyin toplamının adı, aşk.