-Bir daha bak, diyor asker. Devletinin yıllardır uyguladığı ayrımcı ve şiddet dolu politikalar sonucu tek çare olarak eline silah almak zorunda bırakılan 'artık ölü' kadının vajinasından almaya çalışıyor hıncını.
-Yanlış görmüşsündür, bir daha bak, diyor doktora. Sevişmekle, hiç sorgulamadan kurallaştırdığı 'vatan hainliği' arasında neden sonuç ilişkisi kuruyor. Kendine mal edindiği, kendinin olmaktan çok uzak toprakları, yine mal olarak gördüğü kadın bedenini koruduğu gibi koruyor. Aslında her ikisinin de korunacak şeyler olmadığını aklından bile geçirmiyor. O kadar emin ki beyni kadar işlevsiz zarın orada olmadığından, daha çok ısrar ediyor.
-Kaç kere bakayım, yalan söyleyemem, diyor doktor. İkisi de orada, hiçbir zaman sevişemeyecek ölü kadının, ölü vajinasının başındalar. Kürt ve kadın olarak doğup varolmaya çalışmış şimdi ölü bir Kürt kadınının bir daha hiç olmayacak cinselliğini sorguluyorlar. Asker şaşırıyor. Kadınlar için layık gördüğü kriterler arasında önemli bir yere sahip bekaretin nasıl o kadında olduğuna şaşırıyor. Kadının sadece insan olmaktan gelen hakları ve sadece insan olmaktan gelen davranışları üzerinde utanmadan söz hakkı istiyor.
Burada oturmuş o kadını düşünüyorum. Hala, 'bana kadın olmayı anlatır mısın' sorusuna cümleler arıyorum. Kadınlıkları, iki kasık arasına sıkışıp kalmış zihniyetler tarafından yargılanan kadınları düşünüyorum, bizi düşünüyorum, o kadını düşünüyorum. Hiçbir zaman sevişmemiş, sevişemeyecek olan, sevişmekten zevk alamayan, sevişmekten suçluluk duyan kadınları, vatanı için öldürmekten gurur duyan insanların sahip olduklarını sandıkları kadınları, kadınlığın ne olduğu hakkında tıpkı 'onlar' gibi cevap verecek kadınları, ölü, canlı, Kürt, trans, anne, orospu, gerilla kadınları...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder